İNFAZ HUKUKU VE HÜKÜMLÜNÜN İSTEMİYLE İNFAZIN ERTELENMESİ

20
Nisan

İNFAZ HUKUKU VE HÜKÜMLÜNÜN İSTEMİYLE İNFAZIN ERTELENMESİ

YUSUF AKGÜN
Blog

A. GENEL:

Çağdaş ceza infaz sisteminin temel amacı; hükümlünün sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek; üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak, böylece özel ve genel önlemeyi sağlamak, toplumu ve bireyi suça karşı korumaktır.

Bilindiği üzere suçun oluşmasından sonra ceza muhakemesinde üç uygulama safhası mevcuttur. Bunlar; soruşturma safhası,kovuşturma safhası ve infaz safhası.

Soruşturma safhası; suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen safhayı; kovuşturma safhası ise iddianamenin kabulü ile başlayıp,hükmün kesinleşmesine kadar geçen safhayı ifade eder. Daha önce CMUK’ta düzenlenen İnfaz Muhakemesi ise artık 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGTİHK) m.98-101 arasında düzenlenmiştir.

1. İNFAZ HUKUKUNUN TEMEL ESASLARI

İnfaz hukuku; Ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yönelik esasları gösterir ve bu tedbirlerin nasıl yerine getirileceği ile ilgilenir.

a. İnfaz : Bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm. Mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesidir. - Suç teşkil eden bir eylem var olmalı, - Bu eylem için ceza muhakemesi sonucunda bir mahkumiyete hükmedilmeli, - Bu hüküm kesinleşmiş olmalıdır.

b. Tarihçe :

• 1558 yılında ilk kez Amsterdam Cezaevlerinde, infazın ödetme amacının yanında iyileştirme ve topluma yeniden kazandırma amacı da benimsenmiştir. Mahkumlar gruplar halinde birlikte bulundurulmuş, çeşitli işlerde çalıştırılması ve din eğitimi verilerek kişileri sosyal yaşama alıştırmak ve topluma yararlı birer birey haline getirmek hedeflenmiştir.

• Ancak sonraki dönemde söz konusu kurumlar özel müteşebbislere kiralanarak, mahkumların çalıştırılma amacı ekonomik kazanç elde etmeye dönmeye başlamıştır.

• Bu sebeple başlayan cezaevi şartlarının kötüleşmesi sürecinde 1789 Fransız İhtilali, insanca infaz konusunda genel ilkelerin belirlenmesine öncülük eder.

• Etkili yasal düzenlemeler 2. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmıştır.

Türk Hukukunda ise;

Uzun süre İslam Hukuku egemen olduğundan cezaevlerinden öte, bedensel cezalar uzun süre ön planda yer almıştır. Osmanlı döneminde özgürlüğü bağlayıcı cezaların kabul edilmesi, Tanzimat’ın kabulüyle, yürürlüğe giren ceza kanunlarıyla olur. Cumhuriyet döneminde 1926’da 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmiştir. 1965’de 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile modern infaz esasları hayata sokulmuştur. Yeni esaslar ise 2004’de 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.

c. İnfazda Temel Amaç : (5275 s.K. m.3)

İnfaz hukukunun amaçlarını şöyle sıralamak mümkündür:

(1) Genel (toplum) ve özel (suçlu) önlemeyi sağlamak ( Ceza suçluyu ve toplumu suç işlemekten alıkoyar).

(2) Bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek.

(3) Toplumu suça karşı korumak.

(4) Hükümlünün tekrar sosyalleşmesini teşvik etmek.

(5) Üretken ve kanunlara, nizamlara, toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.

Belirtilen bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için infaz hukukunun uygulama alanına bakmakta yarar vardır. Bilindiği gibi ceza muhakemesi kanunları da ceza kanunları gibi belirli bir uygulama alanına sahiptir. Bunlar; yer bakımından,kişi bakımından ve zaman bakımından uygulama alanlarıdır. Biz burada infaz hukukunu ilgilendirdiğinden zaman bakımından uygulama konusu üzerinde kısaca duracağız

Zaman Bakımından Hukukun Uygulanmasıyla İlgili İlkeler;

- Geriye yürüme

- İleriye yürüme

- Hemen uygulama ilkeleridir: İnfaz hukuku bakımından bu ilke uygulanır Hemen uygulama ilkesi; yürürlüğe giren bir yasanın yürürlükte bulunduğu süre içinde gerçekleşen tüm eylem ve olaylar hakkında uygulanması demektir. Kısaca yürürlükteki yasaların uygulanmasıdır ( geçmişe yürüme sonucu da doğurur). İnfaz kanunları da hemen uygulanır. Nitekim 5377 sayılı kanunla değişik TCK m. 7/3’e göre infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır. Dolayısıyla lehe olup olmadığına bakılmaz. Ancak bazı istisnalar da sözkonusudur.

Bu istisnalar:

- Hapis cezasının ertelenmesi

- Koşullu salıverilme: İnfaz süresinin ( suça göre değişiklikler olmakla birlikte) 2/3’ünü iyi halli geçirmiş ise

- Tekerrüre ilişkin kanuni düzenlemelerdir. Bu durumda TCK’ nun erteleme, koşullu salıverme ve tekerrüre ilişkin düzenlemeleri bakımından lehe kanun hükümleri esas alınacaktır.

Güvenlik tedbirlerine ilişkin kanunlar da hemen uygulanmalı, lehe ya da aleyhe olup olmadığına bakılmamalıdır. Güvenlik tedbirleri bakımından hemen uygulama ilkesinin kabul edilmesinin nedeni; güvenlik tedbirlerinde kusurun değil, failin tehlikeliliğinin esas alınmasıdır. Zira yeni tedbirin eskisine oranla daha elverişli ve amaca uygun olduğu varsayılır.

Konu ile ilgili olarak birde; TCK’nu m.2’ de yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesinden bahsetmek gerekir. Hem anayasa ile belirlenmiş ve hem de ceza kanunu ile yasalaşmış olan kanunilik ilkesi; ceza hukukunun hukuk devletine uygunluğunun bir garantisidir. İlkenin anlamı şudur: Yasada gösterilmeyen bir fiil suç oluşturmaz, suça ancak yasada gösterilen ceza uygulanabilir. Buna göre ilkenin iki yönü bulunmaktadır: Öncelikle KANUNSUZ SUÇ OLMAZ; diğer yönü ise KANUNSUZ CEZA OLMAZ. İlkenin zorunlu sonuçlarından olan ‘’Ceza kanunlarının geçmişe yürümemesi hususunu da şöyle belirtebiliriz: Ceza Hukuku Kanunilik İlkesi;

- Aleyhe kanunun geçmişe yürümesi yasağı: Sonradan yürürlüğe giren kanun ceza infazı devam eden hükümlünün aleyhine ise uygulanmaz.

- Lehe kanunun geçmişe yürümesi ilkesi; yani lehe kanun geçmişe yürür.

2. İNFAZ HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ

Anayasa; bireylere tanınan temel hak ve özgürlükleri belirlediğine ve bu hak ve özgürlükler ceza kanunları ile korunmaya çalışıldığına göre, iki hukuk dalı arasındaki ilişki ve bu ilişkinin önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Bu bağlamda infaz  hukukundaki infaz ilkelerinden önce Anayasada yerini bulan bazı kavramaları da belirtmekte yarar vardır.

- Hukuk Devleti : Amacı; hukukun üstünlüğünü sağlamak olan devlettir. o Devletin sahip olduğu iktidar hukuktan gelir ve ona uygun kullanılır. o Hukuk, insan kişiliğine saygıya dayanır. İnsan haklarına uygun ve adil olunması gerekir.

- İnsan onurunun dokunulmazlığı: Devlet, hem insan onuruna dokunmamak, hemde ona yönelmiş tehditleri engellemek yükümlülüğü altındadır. (AY m.17,5275 s. yasa m.2/2)

- Eşitlik ilkesi : Özgürlüğü kısıtlanan hiç kimse bundan dolayı ayrımcılığa tabii tutulamaz.(AY m. 10, 5275 s. yasa m.2/1)

- Sosyal devlet ilkesi: Devlet, sosyal adalet ve sosyal güvenliğin sağlanmasıyla görevlidir. Devlet, bir yandan kişiler arasındaki sosyal eşitliği sağlamak diğer yandan herkesi sosyal ve ekonomik baskılardan korumak ve kurtarmak yükümlülüğü altındadır.

İnfaz İlkeleri:

a. İnfazın Kanuniliği ilkesi: Mahkumiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz.(5275 s. yasa m.4)

b. İnfazın Kesintisizliği: 5275 m.5: İnfaza başlandıktan sonra ceza çekilinceye kadar infaza ara verilmez. (Kanunda bazı istisnalar mevcuttur. Ara verme gibi.)

c. Gizlilikten kaçınma ilkesi: Ceza infazı bilinmeyen bir yerde ve bilinmeyen bir yöntemle yapılamaz. Ancak bu ilke, infazın alenen uygulanacağı anlamına gelmez.

ç. İnsanca infaz ilkesi: Hükümlüye uygulanacak kısıtlamalar cezanın amaçları ile orantılı olmalıdır.

d. İnfazın bireyselleştirilmesi: Hükümlü hakkında cezanın infazı hakkında bir iyileştirme planı hazırlanmalıdır.Açığa alma, denetimli serbestlik ve koşullu salıverme gibi.

B. İNFAZIN GENEL ŞARTLARI VE CEZALAR 1. İNFAZIN KONUSU VE KOŞULU

İnfazın KONUSU ; mahkumiyet hükmüdür (5275-m.4)

İnfazın KOŞULU ; hükmün kesinleşmesidir.

Hüküm: Mahkeme tarafından yargılamanın sonunda, yargılamanın konusuna ilişkin olarak verilen ve yargılamayı sona erdiren karardır.

Hükmün Kesinleşmesi:

a. Bir hükme karşı kanun yolu kapatılmış ise, bu hüküm tesis edilmekle kesinleşir.

b. Kanunla öngörülen süre içinde ilgililer hiç bir işlem yapmazsa hüküm kesinleşir.

c. Kanun yolundan vazgeçilmesi yada talebin geri alınması halinde hüküm kesinleşir.

ç. İlk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm, tüm denetim muhakemesi süreçleri tüketildikten sonra kesinleşir.

2. İNFAZIN BAŞLAMASI İÇİN GEREKEN NİTELİKLER:

İnfazın başlayabilmesi ve devamı için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartları şöyle sıralamak mümkündür:

a. Hükmün kesinleşmiş olması

b. İnfaz şekilleri veya infaza ilişkin kararların bir hakim tarafından karara bağlanması

c. İnfaza derhal başlanması

d. İnfazın sürekli olması 5275 sayılı Kanunun 5. Maddesinde ‘’Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir‘’ hükmü yer almaktadır.

Cumhuriyet Savcıları;

Kesinleşen hükmün kanuna uygun olup olmadığını incelemekle görevli son mercidir. Cumhuriyet savcısı eğer kanuna aykırılık görürse; olağanüstü kanun yollarına başvurarak hükmün düzeltilmesini ister. Bu yollar;

• Olağanüstü İtiraz: (Sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından başvurulabilir) Yargıtay Ceza Dairelerinden biri tarafından verilen bir hükümdeki hukuka aykırılık nedeniyle re’sen veya talep üzerine 30 gün içerisinde Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvurulmasını ifade eder.

• Kanun Yararına Bozma: (Adalet Bakanının talebi üzerine yada bazı hallerde re’sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından başvurulabilir) İstinaf Mahkemesi veya Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlarda hukuka aykırılık bulunması halinde, hükmün ilgili Ceza Dairesi tarafından incelenmesidir.

• Yargılamanın Yenilenmesi: Kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde kararı veren mahkemenin yargılamayı baştan itibaren tekrarlayarak yeniden karar vermesidir (Genel olarak infazı ertelemez, bu konuda mahkemenin takdir yetkisi vardır).

Kesinleşen hükümlerin aynen yerine getirilmesini sağlamakla yükümlüdür.

İnfazı yürütme yetkisine sahiptir.

Kesinleşen ilamlar hükmü veren mahkemenin bulunduğu yerdeki savcıya tevdi olunur.

3. İNFAZIN YAPILMASI:

İnfazın kesinleşmesinden sonra,derhal yerine getirilmesi esastır. Ancak bazı durumlar infazın uygulanmasını engeller. İnfazın uygulanmasını engelleyen haller:

a. Ceza zamanaşımı,

b. Hükümlünün ölümü,

c. Af’ tır.

Bu haller dışında infazın yapılmaması söz konusu değildir.

5275 sayılı yasanın 19. Maddesinde cezanın infazı için hükümlünün savcılığa gelmesi/getirilmesi düzenlenmiştir. Hükümlünün kendiliğinden gelmesi esas olmakla birlikte, gelmemesi durumundaki işlemler bu maddede açıklanmıştır. İnfazın başlatılması için şu üç durum sözkonusudur.

a. Hükümlünün kendiliğinden başvurması,

b. Hükümlü hakkında çağrı kağıdı çıkarılması ,

c. Yakalama emri çıkarılması,

Hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için hükümlünün kendisinin gelmemesi durumunda; hükümlüye savcılıkça ÇAĞRI KAĞIDI gönderilir. Çağrı kağıdının tebliğinden itibaren hükümlünün 10 gün içinde savcılığa gelmesi gerekmektedir. Hükümlü bu 10 gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet Savcısı YAKALAMA EMRİ çıkarır.

Ayrıca ilgili kanun maddesinde de belirtildiği üzere; kasten işlenen suçlarda ÜÇ YIL, taksirle işlenen suçlarda ise BEŞ YILDAN fazla hapis cezasının infazı için doğrudan YAKALAMA EMRİ çıkarılır. Adli para cezasından çevrilen hapsin infazında hükümlüye öncelikle çağrı kağıdı gönderilir.

Müddetneme: Hükümlü ceza infaz kurumuna teslim edilirken ilamı infaz eden Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ve bir örneği kurum idaresine gönderilen belgedir. İçeriğinde şunlar bulunur:

• İnfaz defteri numarası

• Ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih

• Ceza süresi

• Cezanın hangi mahkeme ve hükme ilişkin olduğu

Ceza: Tipe uygun, hukuka aykırı, kusurlu insan davranışı olarak tanımlanan suç karşılığında uygulanan yaptırımdır. TCK.nun Birinci kitap, Üçüncü kısmında yaptırımlar ve birinci bölümünde cezalar yer almaktadır. TCK. m.45 ve devamında; suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezaları:

a. Hürriyeti bağlayıcı nitelikteki cezalar ( Hapis)

(1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

(2) Müebbet hapis cezası

(3) Süreli hapis cezası

b. Para cezaları olarak belirtmiştir

Ayrıca cezaları hukuki nitelikleri yönünden de aşağıdaki gibi gruplandırmak mümkündür;
• Asli Ceza: Yasada suçun asıl karşılığı olarak öngörülen cezadır.
• Fer’i (ek) Ceza: Yasanın asıl cezaya ek olarak belirlediği cezadır.Tek başına hükmedilemez.
• Seçimlik ceza : Esas itibariyle asıl ceza olup, öngörüldüğü suça ilişkin olarak hakim tarafından seçilebilen cezalardır.
• Tamamlayıcı Ceza: Asıl cezaya yasal sonuç olarak eklenen cezalardır. Ceza mahkumiyetinin doğrudan sonucudur.

C. HÜKÜMLÜNÜN İSTEMİYLE İNFAZIN ERTELENMESİ

Yukarıda infaz hukukuna ilişkin genel bir bilgi verdikten sonra ; şimdi de sıkça karşılaşılacak bir durum olduğunu düşündüğüm ‘’ Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi’’ nin hangi koşullarda ve nasıl uygulanacağı konusu ile ilgili hususları fazla genişletmeden inceleyeceğim.

(1) Kavram Bazen hükümlü hakkındaki hapis cezasının infazı, hükümlü ve ailesi için telafisi mümkün olmayan ağır sonuçların doğmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle yasa koyucu; bu ağır sonuçların cezalandırmanın amacını aşabileceğini düşünerek, hapis cezalarının ertelenmesi veya bölünerek infaz edilebilmesi imkanını yasa hükmü haline getirmiştir.İnfazın ertelenmesi; mahkemeler tarafından verilen hapis cezasının uygulanmasının ertelenmesi durumudur.

Konu Türk Ceza Kanununda yer alan ,hapis cezasının ertelenmesinden faklıdır.Türk Ceza Kanunundaki erteleme; işlediği suçtan dolayı hapis cezasına mahkum edilmiş olan kimsenin, bu cezasının yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasıdır ve cezaya hükmeden mahkemece verilir. Mahkum; erteleme süresi içinde yeniden bir suç işlemez ise; önceki suç ya işlenmemiş sayılır ya da hükümlülüğü gerçekleşmemiş veya ceza çekilmiş sayılır.

(2) Şartları ve Uygulanması Konunun önemi ve özellikle müvekkil talepleri gözönüne alındığında ayrı bir önem arzeden infazın ertelenmesinin ayrıca incelenmesi yararlı olacaktır. Ancak konu geniş olduğundan bu çalışmamızda; Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi ve madde bütünlüğünün sağlanması amacıyla İnfaza ara verilmesi üzerinde duracağız.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (GTİHK) un 17’nci maddesi, hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesini düzenlemektedir. Söz konusu kanun maddesi 24.01.2013 tarih ve 6411 sayılı kanunun 4. Maddesi ile tamamen değiştirilmiştir. Son olarak 14.4.2020 tarihinde çıkarılan 7242 sayılı ‘’Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ un 20. Maddesi ile m.17/4 te değişiklik yapılmıştır. Son haliyle m.17 şu şekildedir.

(1) Kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün İSTEMİ ÜZERİNE, Cumhuriyet Başsavcılığınca ERTELENEBİLİR.

(2) Erteleme, her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilir.

(3) Erteleme süresi içinde, hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması halinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhal infaz olunur.

(4) Birinci fıkrada belirtilen hapis cezalarının infazına başlanmış olsa bile, hükümlünün yüksek öğrenimini bitirebilmesi; ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya bu kişilerin sürekli hastalık veya malüllükleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesinin veya tarım topraklarının işlenebilmesinin imkansız hale gelmesi veya HÜKÜMLÜNÜN EŞ VEYA ÇOCUKLARININ SÜREKLİ HASTALIK VEYA MALÜLLÜKLERİ NEDENİYLE BAKIMA MUHTAÇ OLMALARI YA DA hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi hallerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca BİR yılı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına ara verilebilir. Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz.

(5) Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilir.

(6) Bu madde hükümleri;
(a) Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar,
(b) Mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler,
(c) Disiplin veya tazyik hapsine mahkum olanlar, hakkında uygulanmaz. Şeklinde düzenlenmiştir.

İncelemeye çalıştığımız 5275 sayılı kanunun 17. Maddesinde ERTELEME’den ve ARA VERME’den bahsedilmektedir. Ayrıca aynı kanunun 16. Maddesinde GERİ BIRAKMA hali sözkonusudur. Burada dikkat edilmesi gereken konu infazın başlayıp başlamadığıdır. İnfaz başlamamış ise ‘’ERTELEME’’ söz konusu olabilir; infaz başlamış ise ‘’ARA VERME’’ veya ‘’GERİ BIRAKMA’’ kararları verilebilir.

5275 sayılı kanunun 17’nci maddesinin birinci fıkrasına baktığımızda ‘’Kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, ÇAĞRI ÜZERİNE GELEN hükümlünün İSTEMİ ÜZERİNE, Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilir’’ ifadesini görürüz. Burada şunu belirtmek gerekir; hüküm kesinleştiğinde hükmün infazı için ya hükümlü kendisi gelir ya da Cumhuriyet Başsavcılığınca bir çağrı kağıdı hazırlanıp hükümlüye gönderilir. Bu durumlar dışında, 5275 sayılı kanunun 19. maddesinde belirtilen yakalama emri çıkarılır.

5275 sayılı kanunun 19. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir;

(1) Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kağıdının tebliği üzerine ON GÜN içinde gelmezse, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır.

(2) Kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıldan fazla hapis cezasının infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılır.

(3) Adli para cezasından çevrilen hapsin infazında hükümlüye öncelikle çağrı kağıdı gönderilir.

(4) 14.4.2020 tarih ve 7242 sayılı kanunla eklenen son fıkra ise şöyledir; Hakkında yakalama emri çıkarılan hükümlünün yakalanabilmesi amacıyla; gerektiğinde konutta,işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama yapılabilmesi bakımından Ceza Muhakemesi Kanununun 119 uncu maddesi hükümleri uygulanır. Hakim tarafından verilecek arama kararları, Sulh Ceza Hakimi tarafından verilir.

5275 sayılı kanunun 17/1’nci maddesi hükümlüye bir hak vermektedir. Madde de çağrıya uyarak gelen hükümlünün ertelemeyi talep etme hakkı vardır. Zaten ertelemeye karar verilmesinin bir şartı da bu talebin olmasıdır. Ancak aynı kanunun 19’uncu maddesinde bu hak engellenmektedir. Hükümlü çağrıya uymaz, kaçar ya da kaçma teşebbüsünde bulunursa veya aldığı hapis cezası süresi; kasten işlenen suçlarda üç, taksirle işlenen suçlarda beş yıldan fazla olursa bu haktan yararlanamamaktadır.

Çağrı kağıdını alan hükümlü ; durumu kanunda belirtilen şartlara uyması halinde, çağrı kağıdının tebliğinden itibaren on gün içinde Cumhuriyet savcısı ile görüşerek erteleme talebinde bulunabilir. Bu talebin hükümlünün vekili tarafından da yapılması mümkündür ancak savcının hükümlüyü görmek isteyebileceğini de unutmamak gerekir.

CGTİHK’nun 17/1 maddesi savcıya takdir hakkı vermektedir. Cumhuriyet savcısı erteleme talebini kabul veya reddedebilir. İnfazın ertelenmesine yer olmadığına ilişkin Cumhuriyet savcılığı kararına karşı infaz hakimliğine itiraz edilemez. Ancak hükmü veren mahkemeden bu konuda karar alınabilir. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.7.2006 tarih ve 2006/3324 Esas- 2006/4240 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.

İnfazın ertelenmesi talebinin reddine ilişkin kararda usuli eksiklik bulunması halinde bu karar infaz hakiminin denetimine tabidir.Ancak takdir hakkının kullanılmasına ilişkin ise, infaz hakiminin denetimine tabi değildir. Yargıtay 19’uncu Ceza Dairesinin 10.9.2015 tarih ve 2015/10648 Esas – 2015/4163 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Erteleme, her defasında bir yılı geçmemek üzere, en fazla iki kez uygulanabilecektir.

Erteleme yapılabilmesi için, hükümlünün çağrı üzerine gelmesi ve talep etmesi gerekmektedir. Erteleme süresi içinde hükümlü hakkında kasten işlenenbir suçtan dolayı kamu davası açılması halinde, Cumhuriyet Başsavcılığınca erteleme kararı kaldırılacak ve ceza derhal infaz olunacaktır.

CGTİHK’nun 17/4’ncü maddesi; hükümlünün kendisi ile eş ve çocuklarının bazı özel durumları ile ilgili olarak zorunlu ve ivedi hallerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca bir yılı geçmeyen sürelerle infaza ara verilebilmektedir. 5275 sayılı kanunun 17/4 maddesinin uygulanabilmesi için; hükümlünün talebi aranır. Hükümlünün talebi ile infaza ara verilebilmesi için infaza başlanmış olması gerekir. Hükümlünün eş veya çocuklarının sürekli hastalık veya malullükleri nedeni ile bakıma muhtaç olmaları helleri de 14.4.2020 tarih ve 7242 sayılı kanun ile madde içerisine dahil edilmiştir. Ayrıca aynı kanun ile eski düzenlemedeki altı ayı geçmeyen ara verilebilme süresi bir yıla çıkarılmıştır.

Cezanın infazına başlanmış olsa dahi, 17/4 ncü maddede belirtilen eğitim sağlık gibi sorunları nedeniyle cezanın infazına ara verilmesi isteminin reddine karşı infaz hakimliğine itiraz edilebilir. Yargıtay 7’nci Ceza Dairesinin 01.12.2014 tarih ve 2014/17363 Esas ve 2014/20586 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.

Erteleme ve ara verme taleplerinin reddi kararlarının denetlenmesini özetlersek ; erteleme kararlarının infaz hakimince denetlenemeyeceğini, ara verme kararlarının ise infaz hakimince denetlenebileceğini söyleyebiliriz. Ancak infazın ertelenmesi talebinin reddine ilişkin kararda usuli eksiklik bulunması halinde bu karar infaz hakiminin denetimine tabidir.

Erteleme isteminin kabulünün güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabileceği 5275 sayılı kanunun 17/5’nci maddesinde belirtilmektedir. İnfazın güvence karşılığında ertelenmesi sonrasında, süresinde teslim olmaması halinde kefaletin hazineye irad kaydına, mahkumiyet kararını veren mahkeme karar vermelidir. Yargıtay 11’inci Ceza Dairesinin 25.06.2015 tarih ve 2014/18231 Esas ve 2015/27527 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız 5275 sayılı kanunun 17’nci maddesinin ilk beş fıkrasının uygulanamayacağı durumlar, aynı maddenin altıncı fıkrasında sayılmıştır. Belirtilen durumda olanların erteleme veya ara verme talepleri doğrudan reddedilir. Bu red kararlarına karşı itiraz edilmesi de mümkün değildir, yapılacak itirazlar doğrudan reddedilir.

Son olarak, çağrı kağıdı veya yakalama emrinin ceza zamanaşımının kesilmesi konusundaki etkisine bakalım. Ceza zaman aşımının kesilmesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 71’nci maddesinde belirtilmiştir.

Bu maddeye göre:
(a) Mahkumiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zaman aşımını keser.

(b) Bir suçtan dolayı mahkum olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde ceza zaman aşımı kesilir.

Bu kanun maddesine göre; çağrı kağıdı düzenlenerek yapılan tebligat ceza zamanaşımını kesmektedir. Aynı şekilde mahkumiyet hükmünün infazı için hükümlünün yakalanması da ceza zamanaşımını keser. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; infaz için hükümlünün yakalanması maksadıyla yakalama emri çıkartılmasının ceza zamanaşımını kesmeyeceğidir.

Sonuç olarak; Anayasanın 41’inci maddesinde belirtildiği üzere, Türk toplumunun temelini aile oluşturmaktadır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak ve örgütleri kurmakla görevlendirilmiştir. 12.09.2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla kabul edilen 5982 sayılı kanunla Anayasanın 10’uncu maddesine eklenen hükümde, çocuklar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağı; 41’inci maddesine eklenen hükümde ise her çocuğun ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

Bu husus ve yukarıda belirtilen amaç ve hükümler doğrultusunda, hükümlülerin aileleriyle belirli sürelerle görüşmesine imkan tanınması ve ihtiyaç halinde belirli sürelerle yanlarında bulunmaları zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

İncelediğimiz 5275 sayılı CGTİHK’un 17’nci maddesi de, belirtilen zorlukların aşılmasına katkı sağlamak ve cezanın amacını aşmasına engel olmak düşüncesiyle getirilmiştir. Yapılan son değişiklikle; Anayasada da belirtilen amaca ulaşılmak istenmiştir.